Anadolu'nun, özellikle Rumeli'nin Türkleşmesinde kolonizatör dervişlerin rolü ve önemi büyüktür. Işte Sarı Saltuk'ta Rumeli'ye geçen kolonizatör dervişlerin önemlisi, hatta en önemlisi sayılabilir.Sarı Saltuk'un da Rumeli'deki Otman Baba velayetnamesindeki menkıbeleri gibi çok bilinip söylenen menkıbeleri de özellikle Balkan Dağlarında Aydos, Kaliakra, Dobruca, Tırnova, Filibe, en önemlisi Edirne gibi coğrafi sahalarda zamanla Bektaşi velayetnamelerine karışmış, Türk Islam destanlarında karşımıza çıkan "Gazi Tipi", velayetnamelerdeki "Derviş" tipiyle birleşerek "Derviş Gazi" tipi haline gelmiştir.Var olan bazı Türkçe risalelerde, Sarı Saltuk'un Edirne'nin fatihlerinden biri olduğu, Sarı Saltuk'un Hazreti Muhammed'le bu şehrin bir Darü'n Nasr olduğuna dair rüyada bir konuşması nakledilmektedir. (Bu risalelerden biri Ankara Milli Kütüphanede 407/8 numarada kayıtlı bir dergide bulunmaktadır) Adı "Tarih-i Cami-i Atik ve Saray-ı Cedid ve Hisar-ı Edirne"dir. Bu risalenin sonunda şöyle bir bölüm vardır."Alelhusus Seyyid Saltuk'a vakıasmda Resul Hazreti buyurmuştur ki bu yer (Edirne) Darü'n Nasr'dır. Ümmetim bu yeri elden komasınlar ve Seyyid Saltuk fethedüp kırk bir yıl darü'l islam eyledi. Seyyid Saltuk Fevt olduktan sonra yine kafirler aldılar. Sonra Osmaniyan Fethettiler, ilayevmina haza taht-ı saadetleri olmuştur."Bu kayıt Istanbul'un alınmasından önceki bir zamana ait olması bakımından çok önemlidir. Edirne'nin fethinden önce gaziler arasında anlatılan bu tür rivayetler gaza ruhunun canlı tutulmasında önemli roller oynamıştır. Yine "Tarih-i Edirne veya Hikaye-i Beşir Çelebi" adıyla bilinen başka bir risalede Edirne şehri kutsal sayılmakta ve bu şehirdeki Kilise Camii'nde yapılacak bütün duaların kabul edileceği kaydedilmektedir. "Diyarı Rum'da Edirne, Makam-ı Mübarek ve hem gaziler ocağıdır derler. Tarih kitaplarında yazıldığı gibi Saltuk Sultan da bu sebeple Edirne'yi feth ve burada kırk yıl ikamet etmişti, burayı Darü'l İslam yapmıştı."Sarı Saltuk'un Rumeli'deki yaşamı ile ilgili yabancı tarihçilerin eserlerinde de kayıtlar vardır. Bu yabancı kaynakların bir kısmı Bizans tarihçilerinin eserleridir. Bu eserlerden Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. İzzeddin Keykavus'un Bizans Imparatoru VIII. Michael Paleolog'dan aldığı araziye (Dobruca ve havalisi) Sarı Saltuk başkanlığında yerleşen Türkmenlerin durumu hakkında bilgi edinmekteyiz.Sarı Saltuk'un Rumeli'deki menkıbeleri bazı Hıristiyan Azizlerin hikayeleriyle benzeşmeler göstermektedir. Bu da bize Sarı Saltuk'un yüce kişiliğinin Hıristiyanlarca da benimsendiğini ifade etmektedir. SALTUKNAME'DE "DEMiR VE AĞAÇ KÜLTÜ"YAY VE OK INANCİNİN
EDİRNE- BABAESKI İLİŞKİSİ Saltukname'de savaş aleti olarak ok ve yay önemli bir yer tutmaktadır. Ok ve yay kavramlarının Türk düşünce ve inanç siteminde de büyük yeri ve önemi vardır. Selçuklular'da hatta Osmanlı'da ok tabilik (Siyasi ve idari bağlılığı), yay ise matbuluk (Hakimiyet) belgesi sayılmaktadır. Göktürk yazısında "ok" ve "uk" sesleri ok işareti ile gösterilmektedir. Üçok; Bozok ve Oğuz (Ok-uz) kelimelerinde olduğu gib "ok" kelimesi kabile ve boy anlamındadır. Saltukname'de ok ve yay iki önemli yerleşme yeri ile özdeş tutulmaktadır. Bunlar, Edirne ve Babaeski'dir. Sarı Saltuk'un Babaeski'de bir zaviyesi vardır. Edirne ise dini bakımdan kutsal, askeri bakımdan da stratejik önemi olan bir yerdir. Burada birçok gazilerin türbeleri bulunmaktadır. Saltukname'ye göre dünyanın merkezini teşkil eden bu şehirde Sarı Saltuk'un "Ak Alemi" (Beyaz Bayrak) dalgalanmaktadır. Dünya bir yüzük gibidir. Bu yüzüğün ortası Edirne'dir. Edirne'yi ele geçiren dünyayı ele geçirmiş sayılır. Bu konu Saltukname'de şöyle ifade edilir: "Rum'ı her kim zapt itmek isterse Enderriye'de karaduta.Her kim küffarı zebun itmek isterse kal'ayı Enderriye'de dursun zira gaziler ocağıdır, gaziye andan özge yir olmaz. Bu dünya bir yüzük gibidür. Olnigünün ortası Enderriye'dir. Her kimün elünde Rum, hatem gibi barmagunda ola nigünün merkezi bu yir gerekdür. Ve hem Rumun iç ili oldur. Gaziler kuvveti ne nusreti ol yirden dutarlar."Edrene ve Edrine şeklinde de telaffuz edilen bu şehrin adının yaylara verilen bir ad, hatta Türk destan kahramanarının yaylarına verilen bir ad olduğunu tarihçi Ramstedt ve A. İnan yazılarında doğrulamaktadır. Saltukname'de Hazreti Muhammed'in Sarı Saltuk'a rüyasında verdiği yazılı bir kağıtta Türklerin bu şehrin adını "Enderriye" değil "Edrine" şeklinde telafuz ettikleri yazılıdır. Eski Kazak, Kırgız, Kalmuk destanlarına göre, Edrene denilen yöreye ancak devleti yöneten Hanlar sahip olabilmektedir. (Edrene sözü Kalmuk sözlüğünde gerilmiş kirişli yay demektir. Kazak, Kırgız, Moğol epopelerinde kahramanların yayı "Edrene" kelimesiyle karşılık bulmaktadır.) Yine bu destanlara göre bu yayı çekebilmek ve dünyaya hükmedebilmek gücü de ancak Hanlara mahsustur. Saltukname'de dünyaya hakim olabilmek için "Edrene" şehrinin ele geçirilmesinin şart görülmesi fikri buradan kaynaklanmış olsa gerektir. Tarihçi A. İnan Osmanlı Imparatorluğu'nun ikinci payitahtı Edirne'nin adı ile adlanan bir yaydan söz ederken araştırmacı Radloft'dan alınmış şiirin bir bölümünü naketmektedir. "Edirne'den cay al Baba'dan uzun ok al Edirne'den cayın yok babadan algan okun yok" "Adil Sultan" destanının Kırım rivayetine ait bu iki beyit bize Edirne'nin yayları, Babaeski'nin ise okları ile meşhur olduğu ifade edilmektedir. Türk destan geleneğinde yay nasıl sembolik olarak matbuiyet (Hakimiyet) anlamına geliyorsa, buna eşdeğer olarak Edirne şehri de coğrafi konumu ve dinsel önemi ile matbuiyet (Hakimiyet) anlamını kazanmıştır EDİRNE KAL'ASINDA SARI SALTUK'IN AK TÜLBENTTEN YAPILMIŞ BAYRAĞI, EDİRNENİN BİR BAŞKA KUTSALLIĞI (YEŞİM TAŞI) Alem, Sancak, Tuğ: Hemen hemen bütün Türk destanlarında savaşla ilgili böyle sembolik işaret ve aletlere rastlayabiliriz. Bu üç terim az farklarla da olsa, aynı anlamda kullanılmaktadır. Daha Göktürk çağına ait, kayalara çizilmiş resimlerde bazı resimlerde bazı süvarilerin elinde bayrakların bulunduğu görülmektedir. Saltukname'de de sancağın hemen hemen aynı özelliği taşıyan anlamda kullanıldığını görmekteyiz. Bir düşman bayrağının ele geçirilmesi ya da sancağın yere ters olarak çakılması galibiyet işareti anlamındadır. Baştaki Bey'in öldürüldüğünü halka duyurmak için bir beyaz bayrak öldürülen Bey'in kanına bulanır ve sarayın damına asılır. Sarı Saltuk'un üzerlerine sefer yaptığı "Ben-i Asfar" adıyla anılan Almanlar "Sarı Sancaklı, Sarı Donlu Kafir" şeklinde anılmaktadır. Tarihçi F.Sümer bazı Türk Devletlerinin bayraklarının "Ak" renkte olduğunu belirtmektedir.Dede Korkut hikayelerinde Bayındır Hanın bayrağı "Ak",düşmanın bayrağı ise "Kara" renktedir. Emevilerin (Endülüs Emevileri dahil) bayrağı "Beyaz" renktedir. Hz. Muhammed'in "Ukab" adıyla bilinen bayrağı da beyazdır. Sarı Saltuk'un da, "Ak tülbentten yapılmış bir bayrağı" Edirne Kal'asında dalgalanmaktadır. Sarı Saltuk başına yeşil bir sarık sarmaktadır. Fuat Köprülü'ye göre "Yeşil" renk Fatma'nın çocuklarını temsil eden bir renktir. Sarı Saltuk'un ak tülbentten bayrağı Osman Bey'e miras kalır, oda bunu kendisine sancak edinir. Edirne Şehrinin kutsal olduğuna dair diğer rivayetinde "Yada Taşı" ile ilgili olduğunu burada belirtmemiz gerekir. Saltukname'ye göre Umur Gazi kemerindeki Yeşim Taşını (Yada Taşı) Edirne Kal'asına fılatmıştır. Edirne Şehri'nin mitolojik kutsallığı bu efsane ile de belirtilmiştir. BABAESKİ (BABA KAVAĞI) Sarı Saltuk'un efsanevi kişiliğinde ağaçlar da önemli rol oynar. Sarı Saltuk ağaç altında görünür ve tekrar ağaç altında kaybolur.Ağaç dikmek Türklerde çok eskiden beri var olan kutsal bir gelenektir. Bahaeddin Öğel, Yakutlar'da gençlerin, şaman olmaya niyetlenince hemen bir ağaç diktiklerini ve bu ağaç büyüdükçe rütbelerinin arttığını belirtmektedir. Saltukname'de ağaç dikmek kutsi bir görevdir. Sarı Saltuk'un diktiği kayak ağacı 10 kişinin kucaklayamayacağı kadar büyüktür. Buna "Baba Kavağı" denilmektedir Babaeski'de bulunan ve Baba Kavağı denilen bu ağacın kayın ağacı olduğu da söylenmektedir. Eski Türkler'de okların kayın ağacından yapıldığı bilinir. Adil Sultan Destanında; Babaeski'nin okları, Edirne'nin yayları ile meşhur olduğu ifade edilmektedir. Saltukname'de adı geçen Baba Kavağı denilen kayın ağacı ile Babaeski'nin meşhur okları arasında efsanevi bir münasebet vardır. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, Sarı Saltuk, Anadolu'dan Rumeli'ye geçmiş Kolonizatör Türk Dervişlerinin en ünlülerinden sayılır. Çeşitli kaynakların ifadelerine göre, nerede doğup, nereden nasıl Rumeli'ye geçtiği, mezarının nerede olduğu hakkında kısa ve toplu olarak şu bilgileri verebiliriz. Sarı Saltuk'un asıl adı Mehmet Şerif'tir. Memleketi Buhara'dır. Evliya Çelebi'ye göre Ahmet Yesevi Hacı Bektaş'tan sonra Sarı Saltuk lakabıyla anılan Mehmet Buhari'yi Horasan Erenleri'nden 700 kişi ile Hacı Bektaş'a yardıma gönderir. Meşhur tahta kılıcını Sarı Saltuk'un beline kuşatarak ona şu nasihati verir: "Saltık Mehmedim! Bektaş'ım seni Ruma göndersin. Leh diyarından dalalet-ayin olan Sarı Saltuk suretine girip olmel'unu bir tahta kılıçla katleyle! Makedonya, Dobruca, Yedi Krallık yerde nam ve şan sahibi ol." Daha sonra Hacı Bektaşta Ahmet Yesevi'nin emri gereği Sarı Saltuk'u Dobruca'ya gönderir. Bektaşi velayetnamelerine göre Sarı Saltuk çobandı. Yanına Ulu Abdal ve Kiçi Abdal'ı alarak Sinop'tan seccade üstünde Gürcistan'a gider Gürcüleri Müslüman eder. Dobruca'da Kaliqra Kalesi'ndeki ejdarhayı öldürür. Nogay ve Tatar kavimlerinin Müslüman olmasını Berke Han vasıtasıyla II. İzzettin Keykavus'un Bizans zindanlarından kurtarılmasını sağlar. Tarihçi Balascev Sarı Saltuk'un II. İzzeddin Keykavus'un amca oğlu olduğunu söylese de, bunun kesinlik derecesi bilinmemektedir. Döneminde ve ölümünden sonra onun menkıbeleri dört bir yana yayılmış, Bektaşi, Bufai, Ahi geleneklerine karışmış, "Saltukluluk" diye dini bir zümrenin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Sağlığında Anadolu'ya ve Kırım'a gidip terar Dobruca'ya dönmüştür. Dobruca'da vefat etmiştir. Vasiyeti gereği müridleri 7 tabut hazırlamışlar ve tabutları çeşitli şehirlere götürüp gömmüşlerdir. Inanışa göre Sarı Saltuk her tabutun içinde görülmüştür ve 7 yerde mezarı olduğu inancı vardır. Avusturyalı şarkiyatçı ve tarihçi Hammer Purgstall" Geschichte Der Goldenen Horde in Kıpchak, Das Ist; Der Mongelen In Rusland" adlı eserinde "Türkische Colonie ln Der Dobrudscha" başlığı altında Sarı Saltuk hakkında anlatılan efsanelerden bahsetmiş ve Sarı Saltuk'un da tıpkı "Homer" gibi çok çeşitli bölgelerde mezarının bulunduğuna dikkat çekmiştir. Sarı Saltuk'un Babadağ'daki türbesi II. Beyazıt tarafından yaptırılmış, türbe kazasında eski mezardan çıkan bir lahitte Tatarcaya benzeyen bir yazıyla yazılmış "Burası Seyyit Mehmet Saltuk Bey'in Türbesidir" şeklinde bir yazıt bulunmuştur. Babadağ'da bulunan mezarı 1538 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından ziyaret edilmiştir.